21 Ocak 2010 Perşembe

Teşekkürler Marsel

Önce US Open, şimdi Oz Open. Son 2 Grand Slam'de ana tabloda bile boy göstermesi Türkiye için NBA tabiriyle bir career-high iken o kendinden beklenenin ötesine çıkıyor ikidir. 2. tur heyecanı yaşatıyor bize Marsel ve oynadığı tüm rakipler tenis aleminin saygı duyulan şahsiyetleri. Rochus Belçika'nın bel bağladıklarından, Isner zaten servisiyle parçalıyor, turnuva öncesi bahis şirketleri adını ace krallığında gösteriyor. Grosjean denen adamı bilen bilir bilmeyen araştırsın görsün 2000'lerde onun yerine gelebilen Fransız var mı. Yenildiği adam ise turnuvanın 11. seribaşıdır. Bu da 11. favorisi demektir en kaba tabiriyle.
Bunları neden mi yazıyorum. Marsel'i eleştiren yazılar okudum son 2 günde. Gözlerime inanamadım. Milliyetinden yeteneklerine bir sürü sallamışlar sallayanlar. Cevap vermek bize mi düşer bilmem ama şunun şurasında bir avuç insanız tenis gönül veren. Az buçuk da anlarız hani bu oyundan. Gece 4'te kalkıp en illegalinden Marsel'in maçını izleyecek kadar en azından. Şunu söylemek yeter, bu çocukta iş var. Marsel'i Türkiye yetiştirmiştir, buralara da hocalarının olduğu kadar Türkiye'nin de katkısıyla gelmiştir. Ha Türkiye kaç tenisçiye yatırım yapar o ayrı bir yazının konusudur ama Digiturk'un 321 milyon dolarının yanında komik bir rakam olduğu kestirilebilir. Tenisin dünyadaki popülaritesi baz alındığında da ülke açısından mantıklı değil tenisi bu kadar es geçmek.
Neyse Marsel'e dönelim. Gonzalez tecrübe ve imkan olarak tabiki kendisinden çok çok ötede bir rakipt, biz ondan bir mucize bekledik aslında ama olmadı. Ha bizi Grand Slam izlemeye alıştırdı o ayrı konu. Burası Türkiye Marsel, yükselttiğin beklenti görevin olur. Otur düşün bakalım Roland Garros'ta başına neler gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder