26 Ocak 2010 Salı

NTV Spor'un Ayıbı



NTV Spor'da Mehmet Sevinç'in "Nadal'ın Ayıbı" başlıklı yazısını okuduktan sonra çok şaşırdım. Mehmet Sevinç çok da umursadığım, fikirlerine değer verdiğim bir yazar değildi ama bu yazısından sonra iyiden iyiye görüşlerim değişti. Yazıda Rafa'nın neden sakat sakat oyuna devam etmediğini soruyor Sevinç. "12 oyun daha kortta kalamaz mıydı, bu hep onun kariyerinde kara leke olarak kalacak" buyurmuş. Şimdi yazıdan en basit yorumuyla "Nadal kaçtı" anlamı çıkıyor. Bu gerçekten hem cahilce hem de umursamaz bir yazı. Cahilce çünkü Nadal'ın geçen senenin yarısını sakat geçirerek 1 numarayı, efsanesini yazdığı Fransa Açık'ı, en sevdiği turnuva Wimbledon'u ve koleksiyonunun tek eksik halkası US Open'ı kaybetmeyi göze alarak toprak kort masters sezonunda hem teklerde hem çiftlerde adını yazdırıp bir de üstüne Davis Cup maçlarına çıkarak dizini feda etmesini ya bilmiyordur ya da görmezden geliyordur. Umursamaz bir yazı çünkü belli ki maç sonu 2 oyuncunun da basın toplantıları dinlenmemiştir. Sevinç'in önerisi 12 puan ya elini sallamaması ve rakibine seti 6-0 vermesi ya da dizini daha çok haşat ederek "rakibine saygı göstermesidir".
Nadal maç sonu basın toplantısında 2. setin sonundaki bir drop-shot sonrası dizindeki acının tıpkı geçen seneki gibi dayanılmaz hale geldiğini ve o dakikadan sonra oynamanın imkansız olduğunu söylüyor. "Devam edebileceğim hiçbir maçtan çekilmem" diyen Nadal basın toplantısının kalanında Murray'e şans dileyerek turnuvayı kazanabileceğini belirtiyor. "Andy'den özür dilerim ama gerçekten devam edebilecek gibi değildim. Sonuçta 3-5 set bir şey yapamadan kalmak daha kötü" diyerek de basının önünde üzüntüsünü dile getiriyor. Aynı şekilde Murray'de "muhtemelen acısı dayanılmazdı ki bıraktı çünkü onun daha önce ne acılarla maçlara devam ettiğini biliyorum" diyor.
Nadal, giderek küstahlaşan spor dünyasının en sempatik ve saygıdeğer oyuncularından biridir. Cristiano Ronaldo gibi "Dünya'nın 1. 2. ve 3. en iyi oyuncusu benim" demez. Zlatan gibi yaptığı ortayı gole çeviren forvete koşmak yerine tribüne dönerek kendi yeteneklerine takdir beklemez. Dünya 2. iken Federer'i RG finalinde EZEREK yendiğinde "Kendini Dünya'nın en iyi oyuncusu gibi hissediyor musun?" sorusuna "Hayır. Kendimi Dünya'nın en iyi 2. oyuncusu gibi hissediyorum" yanıtını yine Nadal vermiştir. 20 maçta 13 kere yendiği ezeli rakibini ilk kazandığı Oz Open sonrası kupasını bırakarak teselli eden yine Nadal'dır. Saçma sapan açıklamalar yapmaz, işine bakar, maçı kaybeden rakiplerini korttan alkışlayarak gönderir.
Bu ülkede böyle bir durum var. Sakatlık sporun bir parçası sayılmaz, sakatlanan sporcular aşağılanır. Linderoth, hain ilan edildi, ki bu adamın kalça ameliyatı sonrası yapılan tedavisinde bağışıklık sistemi zarar gördü. Delgado, korkak ilan edilir, Serkan Çalık ve Uğur ise iyileşemeyen yeteneksizler denir. Sakatım ayağına antrenmandan kaytaran Sergen, Hagi gibi adamlar öteki yandan, kahramanlarımızdır. Sporu sevmek ile galibiyeti sevmek arası ince çizgide yerimizi hep yanlış tarafta alırız malesef. Dizindeki sorunun ciddiyetini yine en iyi kendisi bilen ve en doğrusunu yapan Nadal'ı sonuna kadar destekliyorum. Umarım sakatlığı ciddi değildir çünkü turun en değişilmez parçalarındandır.


1 yorum:

  1. Harika bir yorum yazmışsınız. Ben şahsen Mehmet Sevinç'i sever ve çok yönlü bir spor yorumcusu olarak bilirdim ancak bahsi geçen yazıyı okuduktan sonra sinirlendiğimi ve kendisine güvenimin sarsıldığını söyleyebilirim.

    Nadal'ın sakatlanmasına çok üzüldüm, daha çok Federer'i beğensem de, böyle istikrarlı, hırslı ve inatçı bir oyuncuya maçı bıraktıracak bir sakatlık yaşaması hazin bir durum. Sağlıklı olduğunda, hatta geçen seneki yanlışı gibi sakatlandığında dahi maçı bırakmayan bir sporcunun durumu kimbilir ne ciddiydi ki çekilmek zorunda kaldı. Hem onun gibi bir centilmen eminim ki maçı bıraktığı için Murray'den, seyircilerden ve bizlerden daha üzgündür. Böyle bir sporcunun kendini ve kariyerini korumak için yapmak zorunda olduğu bu davranışa "ayıp" denmesi çirkin ve yıkıcı bir tutum.

    Beni asıl üzen, o yazıdaki "koltuk değneğiyle bile olsa maçı bitirmeliydi" ya da "yürüyebiliyorsa oynayabilirdi" şeklindeki anlamsız yorumların tenisseverlerden değil, külliyetli bir spor yorumcusundan gelmesi.

    Sporun en önemli noktası kazanmak değil, spor yapabilmektir ve bu durumda sporcunun sağlığı herşeyden daha önemlidir. O haldeyken Nadal devam etseydi, hem kendisi hem Murray, hem seyirci için kötü bir maç olacak ve belki de spor kariyerini riske atacaktı. Gerçek bir sporseverin bunu görebildiğini sanıyorum ki birçok forumda tenisseverlerin çoğu Nadal'ın yaptığına ayıp falan dememiş, kendisine sağlık dilemiştir.

    Bahsettiğiniz gibi sakatlanan sporcuların "hain" ilan edilmesi, gerçek sportmenliğin ülkemizde olmadığının göstergesidir. Canı yanan, istediği performansı veremeyen birine "Ne olursa olsun oyna" diyebilmek, bencil, düşüncesizce ve hatta insanlık dışı bir tutumdur. Bir maç, bir turnuva, bir şampiyonluk için insanların sağlığını riske etmesini beklemek sporsever olmak anlamına mı geliyor?

    Sözü geçen yazı tek kelimeyle tüylerimi diken diken etti. Ülkemizde spor yazarlarının bile bu düşüncede olması, toplumun geri kalanında nasıl olabileceğinin bir göstergesi, spor dallarında niye geri kaldığımızın da... Biz spor ne anlamıyoruz ki başarılı olalım.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil