5 Temmuz 2009 Pazar

HEGAMONYA




Gönül isterdi ki bu harika mücadeleyle ilgili coşkulu bir yazı yazayım. Neden mi yazmayacağım? Tek ve geçerli bir sebebim var. İçimden gelmiyor. Ama öncelikle bugüne ve maça dair ufak birkaç söyleyeceğim var. Gerçekten güzel bir maç oldu. Ralliler Bayanlar tekler mücadelelerinde görmediğimiz türdendi turnuva boyunca. Mücadele en üst düzeydi ilk sette. 2. set Venus motivasyon kaybı yaşadı ama bana kalırsa bacağı da biraz zorladı kendisini. Kötü gözüküyordu. Sadece birkaç saat sonra korta tekrar çıktı kardeşler. Bu sefer "düşman kardeşler"i oynamıyorlardı, beraberlerdi. Zaten de hiçbir zaman düşman olmadılar, hep destekleyici açıklamlarda bulundular birbirlerine. Spor, bu 2 kardeş gibisini görmedi, belki de görmeyecek. Peki görsün mü? Yani Williams'lar gerçekten de bu kadar harika mı (evet bu kadar harikalar) yoksa asla gerçek anlamda rakipleri olamadı mı (evet olamadı)?
İçimden gelmemesinin sebebi tam da bu. Serena esip gürledi bugün Safina'ya. Sorulan sorulara "(Dinara) 1. olmak için elinden geleni yaptı. Roma ve Madrid'i aldı" dedi son 10 ayı 3 Grand Slam'le kapatan küçük Williams. "Bir Grand Slam daha kazanmayı 1 numara olmaya tercih ederim" diye ekledi. İğnelemelerinde haksız mı? Haklı. Safina GS'lerde finali görse de kupa onun değil ama Williams'lardan farkı Masters'lara sıradan turnuvalar olarak değil önemli challange'lar olarak yaklaşması. Aslında eleştirilmesi gereken konu çok daha geniş. WTA'in Graf, Hingis, Henin sonraki durumu. Pekçok yetenekli raket var Williams'ları tahtlarından edecek ama hiçbiri istikrarlı değil. Devir Safina'nın o da yakında silinir. Tıpkı Maria, Ana ve Jelena gibi. Sabaha kadar bahane sayarız, sakatlıklar, formsuzluklar, yaşları vs. Ama esas konu şu ki forehand'i ne kadar çabuk çektiğin kadar mental gücün de önemli bu asil sporda. Kısacası teniste söz gümüşse sükut altın. Aynısını erkeklerde gördük defalarca. Marat nerede, Hewitt nerede, Djokovic nerede? Peki bu iki kardeşin bu kadar başarılı olmasında beni rahatsız eden ne? Cevap çok basit. Onları kimse rahatsız etmiyor. Henin dönemini hatırlayın, Williams'lar Venus'ün çim performansı dışında neredeydi? Rekabet tat getirir, kalite getirir. WTA bu konuda yerlerde. Williams'lar da saltanatını sonuna kadar yaşıyor. Helal olsun ikinize de bize bu güzel anıları yaşattığınız için Venus ve Serena. Bu spor sizi her zaman yürekli ve başarılı savaşçılar olarak hatırlayacak. Sizi diğerlerinden ayıran da bu. İyi ki geldiniz de bize izleyecek birşeyler sundunuz. Teşekkürler.

2 yorum:

  1. Cidden çok güzel post olmuş.Henin sonrasında artık meydan tamamen Williamslara kaldı ve bu onların hatası değil ama zevkimize darbe vurduğu kesin.

    Erçin

    YanıtlaSil
  2. İlk kez bu kadar tarafsız ve çok açıdan bakan bir yoruma rastladım. Özellikle Henin ve Klijters gibi tenis oynayan oyuncuların da kaybolmasıyla, kadın tenisi keyifle izlenebilir olmaktan çıktı.

    Bugün olan, bir yanda Williams'lar ve başlattıkları "Tüm gücünle vur" tenis tipi, diğer yanda sayısız Rus genç kız "Çığlık çığlık asıl servise" tenisi. Bu Rusların maçlarında klasik bir görüntü, eline topu alan servis çizgisinde 1 saat kadar bekliyor, bir atıyor topu havaya bir indiriyor, bir daha atıyor, bir çığlık hooop file. Hadi baştan. Ne ralliler var, ne zeka oyunları, ne teknik becerilerde renklilik, ne mental güç savaşları... Kısacası kadın tenisi tekdüze, sıkıcı, keyiften uzak...

    Bunun için de dediğiniz gibi en çok Williams kardeşlere kızılıyor. Hayır ben de çok seviyor sayılmam tenis stillerini ve tenise yaptıkları katkıyı (!). Ama şurası bir gerçek ki, stillerini değiştirmeseler de her sene üzerine bir şeyler koyuyorlar, kendilerini aşmaya da çalışıyorlar. Yaptıkları tenisi izlenebilir kılıyor mu? Ne yazık ki hayır, çünkü karşılarında gerçekten onları zorlayacak, farklı bir arayışa yöneltecek kimse yok. Hele de Henin ve Klijters bıraktıktan sonra "Ne yapsam da şu hatunu yensem" demek zorunda kaldıkları bir an bile olduğunu düşünmüyorum. Ama bunun için Williams'lara kızılamaz ki... Kadınların kendilerine rakip tenisçiler yetiştirmesi beklenemez ya. İşte kızılması gereken böyle tenisçileri yetiştirmeyenler, böyle oynamayanlar, tenisseverleri kadın tenisinden soğutmakta diretenler...

    Bakıyorum şimdi önce Klijters geldi geri ve ayağının tozuyla US Open'ı kazandı. Sonra Henin döndü ve bugün itibariyle Avustralya Açık yarı finaline yükseldi. Klijters tenis izlemeye başlamamın sebebi, Henin Graff'tan sonraki en büyük kadın tenisçi bana göre. Bu nedenle keyifle izliyorum ikisini de, ikisinin karşısına çıkan rakiplerinin ne yapacağını bilemez hallerini de. İkisi de servis üstadı değiller, ace manyağı da değiller, hatta uzun bile değiller ama yenilemiyorlar işte. Klijsters'in kort çaprazlarına yaptığı inanılmaz vuruşlara bakakalıyor rakipler; Henin'in backhandleriyle yaptığı vuruşları karşılayamıyorlar. Bu rakipler baseline'a o kadar yapışmış ki nete gelmek veya vole vurabilmek gibi alternatifleri yok. Çaresiz bakıyorlar. İşte bu durumda da Henin ve Klijters'i seyretmekten aldığım hazzı az buçuk kaybediyorum. Bu kadınların yetenekleri kadar; karşısındaki rakiplerin tekdüze oyunları, çare üretmekteki kısırlığı, vuruş teknik ve biçimlerindeki skalasızlık, sahada çözüm üretebilme yetersizlikleri, mental güçsüzlükleri Henin ve Klijters'in ilk katıldıkları Grand Slam'lerde finallere ulaşmalarını sağlıyor.

    Bu nedenle de tek seyredilebilir karşılaşmalar, Wiliams'larla, Belçikalı'ların karşılaşmaları oluyor. Bundan 6-7 sene evvel de böyleydi. Arada hiç bir şeyin değişmemiş olduğunu görmek WTA uğruna acı...

    Umarım bu çıkarım gereken kişilerce yapılır ve çok daha renkli tenisçilerin olduğu, çok daha çekişmeli maçlar izlenebilen WTA turları izleriz. Neticede Henin ve Klijters de ölene dek oynayacak değiller...

    YanıtlaSil